Akropolis- Ama Hasta ve Güneş Çarpmalı
İlk önerimiz Akropolis’i öğle sıcağında asla gezmemeniz. Sanırız şöyle desek daha iyi olacak; Atina’ya yazın gittiyseniz herhangi bir açık havada gezilecek yeri ya sabah erken saatlerde ya da akşamüstü günei daha hafiflemişken gezmeniz sağlığınız ve keyfiniz açısından çok daha iyi olur.
Seyahate çıkmadan biletlerimizi almıştık ve saati öğlen 13:00’e almıştık (ne düşünüyorduk acaba!?)
Ancak Meriç, soğuk algınlğından henüz çıkıyordu ve hem biraz öksürüyordu hem de bir kulağı kapalıydı. Sibel ise uçağa binmeden gıda zehirlenmesi yaşamış, Atina’ya vardığı gece asla uyumamıştı!
İlk sabahımıza uyandıktan sonra birimiz duymaz diğerimiz de sürünürken bu Akropolis ziyaretini acaba başka güne mi itelesek diye düşündük ama nerden bilebilirdik ki o biletlerin değişmediğini!
Tabiri caizse o günü biraz sürünerek geçirip gezdik. Önce sabah eczaneye uğradık, sonra Akropolis’in yolunu tuttuk. Evde olsak yataktan asla çıkmayacağımız bir gün olurdu ama tatilde hayat başka akıyır.
O tepeye kadar o sıcakta nasıl yürüdüğümüzü yer yer hatırlamıyor olsak da cilalı taş devrinden kalan böyle görkemli bir yerde bulunmak oraya gidince mutlaka yapılması gerekenlerden.
Sıcakta Akropolis gezerken yanınızda şapka, su ve yelpazeniz veya pervane gibi bir şeyiniz olsun. O taşlardan gelen sıcak, sıcak değil. Başka bir şey. Sonra uyarmadı demeyin.